CAPİTAL Dergisi Röportajı

 

capital dergisi logo

Neden son dönemde CEO’ların üzerindeki baskı, stres düzeyi arttı? Geçmişe göre kıyaslama yapabilir misiniz? Eskiye göre CEO’ların üzerlerindeki baskılara neler eklendi?

Stres fiziksel, zihinsel ya da duygusal olarak önünüzdeki değişime gerekli uyumu göstermeye çalışırken vücudunuzun verdiği tepkidir. Yapmak istediklerinizle yapabildikleriniz arasındaki fark çoğaldıkça, uyum göstermeniz gereken değişimin sayısını arttığını fark edersiniz. Bu da stresin artmasına yol açar. Bir CEO hayatı hiç de sıradan değişkenlerden oluşmaz; kapsamı gitgide değişmekte ve genişlemekte olan değişkenlerle uğraşmak zorunda kalan CEO’lar, daha fazla stres hissetmektedir. Belki bundan birkaç sene öncesine kadar sadece paydaşları mutlu etmek yeterli olabilecekken, bugünün CEO’ları hem paydaşları, hem çalışanları, hem müşterileri, hem de dünyaya sağladıkları katkıyı düşünmek zorundadır. Hep bir adım önde olmak gereği, hızlanan yenilikçi dünya düzeninde gitgide zorlaşmaktadır. Son derece hızlı biçimde değişen hem yerel hem de dünya gündemine uyum sağlayarak gerekli kararları doğru zamanda almak, CEO’larda tabii ki daha fazla stres yaratmaktadır.

 

Özellikle ulaşım ve telekomünikasyon alanında yaşanan son teknolojik gelişmeler, hayatın doğal akışının çok hızlanmasına neden oldu elbette. Bundan birkaç yıl önce size gelen bir e-posta mesajına birkaç saat cevap vermediğinizde kimse yadırgamazken, şimdi sanki telefonun karşı tarafı hep açıkmış gibi sürekli artan ölçüde birbirimizden anlık ve hızlı geri dönüş bekliyoruz. Tabii ulaşım alanında yaşanan gelişmelerle eskiden iki-üç gün süren seyahatler artık günübirlik yapılabiliyor. Ülkemizdeki neredeyse bütün şehirler, Avrupa’nın da birçok önde gelen merkezi artık günübirlik iş seyahatleri yapabilecek uzaklıkta. Sabah saat 5’te evden çıkıp, gün boyunca akıllı telefonu hiç susmayan, mail akışı durmayan, aynı zamanda toplantılarına katılan, bir de bu arada saatler süren yolculuk yaparak gece geç saatte evine dönüp ailesini hiç göremeden yine ertesi sabah erkenden işine giden yöneticilerden bahsediyoruz. Tabii bu seyahat temposu içinde yediğimiz yemeklerin de hem dengesi hem de kalitesi çok değişkenlik gösteriyor. Yani artan hız, genişleyen erişim alanı ve değişik paydaşlarla artan sorumluluklar, bir CEO’nun günümüzde eskiye göre çok daha fazla yıpranmasına ve stres ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor diyebiliriz.

Tecrübelerinize ve araştırmalarınıza dayanarak CEO ve üst düzey yöneticileri en çok hangi konu strese sokuyor? (Patron baskısı, hedef baskısı, konjonktür baskısı, fiyat baskısı, müşteri baskısı,bütçeyi tutturma baskısı, aileye yeteri kadar vakit ayıramamak)

Değişen dünya trendlerini yakalamak ve şirketin geleceğini şekillendirecek fikirlere doğru zamanda yatırım yaparak zamanı geldiğinde hazır olmak, günümüz CEO’larının en önemli stres faktörlerinden biri diye düşünüyoruz. Artık müşteriler ve son tüketiciler şirketlerin aktiviteleri ile ilgili düşüncelerini çok daha hızlı ve seri biçimde çevreleriyle paylaşıyor ve değişim talep edebiliyorlar. Bu da şirketlerin sundukları servis ve ürünlerde çok daha kaliteli, düşünceli ve hızlı olmalarını gerektiriyor. Ayrıca finans dünyası da son 5 yılda beklenmedik sürprizlerle ortaya çıktığından, şirketlerin sağlam finansal yapılara sahip olması, her daim doğru ve ahlaklı iş yapış şekillerini şirketin hücrelerine kadar yaygınlaştırması gerekiyor.

En büyük stres, beşeri ilişkilerden geliyor. Bir CEO’nun belki de en önemli meziyetlerinden biri doğru ekibi oluşturmak ve onları bir takım ruhu ile aynı hedefe doğru ilerletmek. Tabii burada sadece ona rapor edenler değil, yönetim kurulu, hakim ortaklar ve aslında çok görünür olmasa da yasal kurumlar ve düzenlemeler (vergi, rekabet, sermaye piyasaları, ilgili özerk kurumlar, yönetmelikler vesaire) de bu çemberin bir parçası olmuş durumdalar. Giderek hızlanan yaşamın doğal akışı da bir başka konu. Mesela son zamanlarda giderek bir trend halini alan torba yasalar, bunlarla beraber yaşanan uygulamadaki değişimler CEO’lar için ciddi stres kaynağı oluşturuyor.

CEO’lar stresle nasıl başa çıkıyor? Dünyadan ve Türkiye’deki CEO’lardan kimler iş stresini iyi yönetiyor? Bu konuda birkaç iyi örnek verebilir misiniz?

CEO’lar artık stresi tanıdılar ve çok daha bilinçliler. Birçok CEO düzenli spor yapıyor, çok yoğun ve sıkışık programları dahi olsa, sporu hayatlarının bir parçası haline getiriyor. Sabahın 4.30’unda kalkmak gerekse bile sporunu aksatmayan üst düzey yöneticiler ve CEO’lar mevcut. Her ne kadar bu zorlayıcı gibi görünse de, onlara güne sağlam biçimde devam edebilme enerjisini de hareket etmeleri veriyor. Sıklıkla görülen başka bir baş etme biçimi ise kendini kontrol etmeyi öğrenme, beslenme alışkanlıklarını gözden geçirme, düşünce yapısını tanıma ve gerektiğinde daha doğru düşünebilmek için uzman kişilerden destek alma yönünde. Çok daha fazla sayıda CEO artık öfkesine yenilmek yerine bu konuda destek alarak öfkesini yönetebilir hale geliyor. Yönetici Koçluğu hizmeti alan CEO’ların sayısı son 5 yılda oldukça çok artmış durumda.

Giderek hobiler ön plana çıkıyor. Mesela bu bağlamda CEO Life dergisini incelemeniz genel bir fikir verebilir. Peer grup arasında dayanışmanın da arttığını görüyoruz. Yeni bazı platformlar CEO’lara samimi bir ortamda tecrübelerini paylaşma imkanı da sunuyor. Bu arada, aileye ayrılan zamanın kaliteli geçirilmesi de çok önemli…

Stresle baş etmede en önemli unsurlardan birisi de yaptığınız işin sizin için ifade ettiği anlam. Çok anlamlı bulduğunuz, “neden” yaptığınıza içinize sinerek cevap verdiğiniz bir iş ile uğraşıyorsanız, altına girdiğiniz zorluklara baş etme kapasiteniz de o ölçüde artıyor. Bu bağlamda CEO’ların liderlik ettikleri şirketlerin varoluş nedeni ve bütün paydaşlarının hayatına kattığı anlam gibi konularda çok net olmaları ve bu konularda verdikleri cevabı içselleştirmiş ve bütün paydaşları ile de aynı şekilde ortak bir duygu ve akıl ekseninde paylaşmaları onlara yaşadıkları stres ile baş etme konusunda çok büyük bir destek olacaktır.

Stres iyi yönetilmezse ne gibi kötü sonuçlar ortaya çıkıyor?

Stresin yönetilmemesi hali hem fiziksel hem de zihinsel olarak insanlarda hasarlara yol açabiliyor. Kalp ve damar rahatsızlıklarından yüksek kolesterole, duygu durumu bozukluklarından ilişki yönetiminde aksamalara kadar pek çok unsuru olumsuz yönde etkileyebiliyor. Kişinin genel olarak yaşam kalitesini düşüren bir durum oluşuyor.

Stres aslında kötü bir şey değil. Mesela kaslarınızın nasıl geliştiğini düşünün, yaptığımız her egzersiz aslında kaslarımızda bir strese neden oluyor, bu stres sayesinde de kaslarımız gelişiyor. Ancak burada sorun dayanma noktasının üzerinde bir baskıya veya hiç aralıksız sürekli strese maruz kalındığında ortaya çıkıyor. Mesela bazılarımız hayatı bir kısa koşuya benzeten bir ekolden geliyor, en hızlı şekilde bir nefeste koşmak ve birinci bitirmek hedef…  Bazılarımız için ise bir maraton. Daha uzun ama yine, bir başladı mı sonuna kadar koşulacak bir yarış. Oysaki hayat birçok kısa koşu ve maratondan oluşan bir süreç belki de. Mühim olan iki koşu arasında yeterince dinlenebilmek, sistemimizin tekrar kendisini yenileyerek bir sonraki strese girebilmesini sağlamak. Bu anlamda hobiler, aile ile geçirilen keyifli zamanlar, eş dost sohbetleri çok önemli… Çok değer verdiğimiz bir yöneticimizin zamanında dediği gibi, belki de hayatta amaç her gece yastığa başımızı koyduğumuzda huzurlu bir şekilde uyuyabilmek olsa gerek…

Son dönemde yurtdışında CEO intiharları, depresyonlar, uykusuzluk arttı.

Türkiye’de durum nedir?

CEO’ların genel olarak diğer çalışanlara göre daha az uyudukları gerçeği var ancak bazı CEO’lar bunu da rayına sokabiliyor. Kendi uyku düzenlerini kontrol eden, mutlaka ihtiyaç duyduğu uykuyu almaya gayret eden CEO’lar da mevcut. Fikrine danışabileceği insanları çevresinden eksik etmeyen ve dinlemeye açık CEO’ların daha az depresyona girdiği söylenebilir. Ancak dönem dönem herkes kadar onların da depresyondan ve uykusuzluktan şikayet ettikleri durumlar olmaktadır. Türkiye’de birçok CEO’nun gerektiğinde bir psikolog ya da Yönetici Koçu ile çalışarak bu konuda da destek aldığını söyleyebiliriz.

Tabii biz Türkiye olarak son yıllarda özellikle Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ekonomilerinde yaşanan krize aynı şiddette maruz kalmadık. Benzer hikayelere 1994 ve 2001 krizleri zamanında ülkemizde de rastlamak mümkündü. Bu bağlamda genel ekonomik konjonktür CEO’ların yaşam kalitesini bire bir etkileyen bir faktör. Daha önceki sorularda belirttiğimiz stres faktörlerine bir de sıkıntılı bir ekonomik konjonktür ve şahsi, ailevi sorunlar da girince yaşam dayanılmaz olabiliyor.

Sizin belirtmek istedikleriniz…

İşte ve hayatta iyi gidenlere yoğunlaşarak, hem şirketin hem çalışanların güçlü yönleri ile şirketlerin hizmet ettikleri daha yüce anlama odaklanmak, sadece çıktıları, hedefleri değil başarıya giden adımları vurgulayan bir sistem yaratmak ve yapıcı ilişkiler kurmaya gayret etmek, Kurumsal Esenlik Merkezi’nin CEO’lara verebileceği en önemli stresle başa çıkma tavsiyeleri olacaktır.

Burada genel esenlik seviyesini yükseltmek için dikkat edilmesi gereken unsurları iş ve özel yaşamda olumlu duyguların, pozitif ilişkilerin, bir akış içinde olabilmenin, adım adım başarma ve tatmin duygusunun ve belki de en önemlisi bütün bunlarda bir anlam bulabilme yetisinin desteklenmesi olarak görüyoruz. Literatürde “resilience” diye geçen yılmazlık, dibe vurunca tekrar zıplama yetkinliği (bounce back) ve öğrenilmiş iyimserlik (learned optimism) ön plana çıkardığımız temalar. Bu alanlarda, sadece bugünün değil geleceğin de CEO’larını desteklemek için hem şirketlerde hem de önde gelen eğitim kurumlarımızda pozitif psikolojinin uygulamalarını ele aldığımız “Positive Education” ve “Positive Parenting” eğitim programları da sunmaya başladık.

***Capital’de bir bölümü yayınlanan yazının tümü…

Psikolog Özge Koca

Kurumsal Esenlik Merkezi Kurucusu

Dr. Rıza Kadılar

Kurumsal Esenlik Merkezi Kurucusu/ CEO