Pozitif Psikoloji

positive psychology 2003 yılının yanlış hatırlamıyorsam eylül ayıydı. İngiltere’deki bir meslektaşım bana bir kitaptan bahsetmişti. Authentic Happiness (Gerçek Mutluluk).Yazarı Martin Seligman. Ben bu yazarın ismini nereden hatırladığımı düşünürken aklıma gelivermişti. Bu adam ¨Öğrenilmiş Çaresizlik¨’ten bahseden adam değil miydi? Kuramı artık herkes bildiğinden ne olduğunu anlatmayacağım ama insanların denemekten vazgeçişleriyle uğraşan bir adamın mutluluktan bahsediyor olmasına gerçekten şaşırdığımı hatırlıyorum.

O zamanlar çalıştığım yerde son derece mutsuz biçimde dolanıyor, yapmak istediğim şeyin bu olmadığını düşünüyor ve ne yapsam da yapmaktan keyif alabileceğim şeyi yapsam diye düşünüp duruyordum. Babamı aniden kaybedeli 9 ay olmuştu ve hayatımdaki büyük soruları bir kez daha sormaya başladığım bir dönemden geçiyordum..

Tam da bu gibi hayatın temelini didikleyen sorularla meşgulken kafam, kitabı amazon’dan istedim. 2-3 gün sonra kitap kapımda belirdiğinde ne istediğimi bile unutmuş olacak kadar dalgınlaşmıştım. Kutuyu açınca hatırladım, “şu kitaaap” diye.

Ve işte o kitabın o gün o an kapıma gelmesiyle birlikte ben de bu kitabın bana tanıştırdığı “pozitif psikoloji akımının tam da göbeğinde buldum kendimi. Ne var ne yoksa bu konuda yazılmış, okumaya başladım. Yaklaşık 1 sene içinde de ne yapmak istediğime karar vermiş ve hayatımı bu yönde şekillendirmek üzere çoktan harekete geçmiştim. O gün bugündür, iş dünyasında çalışanlara, yöneticilere, takımlara ve organizasyonlara, kendilerinden daha iyisini çıkarmalarına yardımcı oluyorum. Yaptığım her şeyin altında pozitif psikolojinin temel yaklaşımları yer alıyor.

Bu yaklaşımlar 1998 yılında, Martin Seligman’ın American Psychological Association(APA)’ın başına getirilmesi ile başladı. Seligman, 2. Dünya Savaşı’ndan beri Psikoloji bilimini esir almış “hastalık odaklı” yaklaşımının tam tersi bir yaklaşımı benimseyerek psikoloji alanında çalışan bilim insanlarını bir araya topladı ve Pozitif Psikoloji denilen yeni akımın amacını ¨hayatı yaşamaya değer kılan şeylere odaklanmak ¨ olarak tanımlanmasını sağladı.

Hayatı Yaşamaya Değer Kılmak, ancak

  • Keyif Alınan bir Yaşam sürülerek,
  • Yaşama Bağlılık sergilenerek ve
  • Manalı bir Yaşam sürdürülerek mümkün olabilir diye düşündüler.

 

Benim psikoloji okuduğum yıllarda bu konulardan bahseden hiçbir derse rastlamadığımdan, Pozitif Psikolojinin sunduğu bu 3 alan benim için de araştırması, içinde kaybolması çok keyifli alanlar oldu.

 

Keyif Alınan bir Yaşamdan bahsedilmek için öncelikle Mutlu bir Yaşamdan bahsetmek gerekecekti. Yüzler önce Mutluluğa çevrildi ve ortaya basit bir formül çıktı!

 

M=A+K+İ

 

M harfi Mutluluğu; uzun soluklu, sürdürülebilir bir mutluluğu simgeliyor. Hepimiz anlık mutluluklar yaşarız ama hayatımıza geri dönüp baktığımızda, hayatımızın toplamından kendimizi ne kadar mutlu, tatmin olmuş hissettiğimizle ilgili bu formül.

 

A harfi Mutlu olma Aralığından bahsediyor. Yani diyor ki, herkesin kendisinde doğuştan getirdiği bir mutlu olma aralığı vardır ve mutluluğu bu aralık içinde hisseder. Kendisini en mutlu hissettiği, örneğin terfi aldığını öğrendiği an, o aralıkta en üst noktaya çıkar; kendisini en mutsuz hissettiği, örneğin işsiz kaldığı bir anda, o aralıkta en düşük noktaya iner. Ancak her iki durumda da, yaklaşık 3 ay süre zarfında kendi mutluluk ortalamasına geri döner.

 

Formüldeki K harfi, hayatımızdaki koşulları temsil ediyor. Bazı koşulların varlığı ile daha mutlu olacağımıza inanırız. Örneğin sağlıklı olunca, daha fazla para kazanınca, evlenince, daha fazla eğitim alınca, sosyalleşince daha fazla mutlu olacağımızı düşünürüz. Bu koşulların her birine ve hatta daha fazlasına mutluluk üzerinde ne kadar belirleyici etkileri olduğuna dair araştırmalarla bakılmış durumda. Veriler bütün koşulların mutluluğu eş biçimde etkilediğini göstermiyor.

 

Örneğin sağlıklı insanlarla sağlıksız insanlar mutluluk düzeyleri açısından karşılaştırıldıklarında, sağlıklı insanların sağlıksız olanlara kıyasla daha mutlu oldukları çıkmıyor. Hatta zaman zaman ölüm döşeğinde olacak kadar hasta olan insanların sağlıklı olanlara kıyasla daha mutlu oldukları durumlara bile rastlanabiliyor.

 

Açlık sınırı altında veya hemen etrafında bir yaşam sürüyorsanız, parasızlık kesinlikle mutsuzluk getiriyor. Ancak bu sınırı aştıktan hemen sonra, mutluluğunuz, paranızdaki artış kadar bir artışa sahip olmuyor.

 

Diğer ülkelerde eğitimle mutluluk arasında bir bağlantıya rastlanmasa da Türkiye verilerine baktığımızda, üniversite mezunu insanların lise eğitiminden daha az eğitime sahip insanlardan daha az mutlu olduklarını görüyoruz.

 

Evli insanlar ve sosyalleşen insanlar diğerlerine oranla daha mutlu çıkıyor araştırmalarda ancak burada bir neden sonuç ilişkisinden bahsedemiyoruz çünkü evli ve sosyalleşen insanların mı mutlu olduklarını yoksa mutlu insanların mı evli ve sosyalleşen insanlar olduklarına dair bir bulgu yok elimizde. Çocuk sahibi çiftlerin ise çocuk sahibi olmayanlara kıyasla daha az mutlu olduklarını görebiliyoruz.

 

Gelelim formülün İ’sine. İ, İstemli Denetim’i temsil ediyor. Hepimiz her an bir tercih kullanarak hayata devam ediyoruz. Biraz evvel yaşadığımız ne olursa olsun, şu an yapmakta olduğumuz şeyle ilgili bir tercih kullanma şansımız var. Bilerek ve isteyerek yaptıklarımız o sırada içinden geçtiğimiz zihinsel süreçle ilgili.

 

Formülün bu kısmı çok önemli çünkü değişken olabilecek ve değiştiğinde hissettiğimiz toplam mutluluk üzerinde en fazla etkisi olabilecek alan da bu.

 

Hayattan Keyif Almak’tan bahsediyorsak, daha fazla olumlu duygulara sahip olmak için, kendimize ve sahip olduğumuz koşullara rağmen (mutlu olma aralığının toplam mutluluk üzerindeki etkisi %50, sahip olduğumuz koşulların toplam mutluluk üzerindeki etkisi %10), düşüncelerimizde çıkacağımız bir zaman yolculuğu ile yapabileceklerimiz mevcut.

 

Örneğin diyelim ki her hafta takım toplantısı yapıyorsunuz. Bu toplantıda muhtemeldir ki, bir çok diğer takım toplantısında da olduğu gibi, o haftanın problemli konularına değiniyor ve eksikliklere odaklanıyorsunuz.

 

Takım toplantılarında yöneticilerin iyi gidenlere odaklanmasını istediğimizde, yöneticiler çalışanlarına aşağıdaki soruları sorarak toplantılarını yönettiler. Yaklaşık 3-4 toplantı sonrasında çalışanların toplantılara çok daha fazla katılım sergilediklerini, çok daha fazla fikir ürettiklerini, çözüm oluşturmak için daha fazla çaba sergilediklerini ve genel ruh hallerinde çok daha olumlu bir değişim gözlemlediklerini ifade ettiler.

 

Toplantılar sırasında yöneticilerin sorduğu sorular aşağıdaki gibi oldu:

 

Geçtiğimiz hafta neler iyi gitti?

Nelerle gurur duyuyorsunuz?

Neleri gerçekten iyi yaptığınız için kendinizi iyi hissediyorsunuz?

 

Geçmişteki eksiler yerine artıları tartmanın, olumlu duyguları artırarak keyifli bir yaşam sürmeye ve aynı zamanda kişilerin hem performansını hem de verimliliğini artırmaya inanılmaz bir etkisi olduğunu kısa sürede keşfeden yöneticiler, bugün herkesin kendisinden daha iyiyi çıkarmasını sağlamak için de Mihaly Csikszentmihalyi’nin Akış teorisine kulak verdiler.

 

Akış Teorisi şunu söyler;

 

Eğer uğraşmakta olduğunuz iş sırasında

 

  • Sahip olduğunuz bir beceriyi biraz da ter dökerek kullanıyorsanız,
  • İşin sonunda nereye ulaşmak istediğinizi görebiliyor ve
  • Yaptığınız işin çıktısı size nasıl bir iş çıkardığınızı söylüyorsa,
  • İşin başına zorunda olduğunuz için değil ama siz istediğiniz için oturuyorsanız,
  • Kendinizi, çaba göstermeden, derinlemesine yaptığınız işe veriyorsanız,
  • Denetim duygunuz varsa,
  • Benlik duygunuz ortadan kalıyor ve
  • Zaman duruyorsa

 

Siz, Akış halindesinizdir ve böyle durumlarda diğer durumlara oranla daha yüksek bir performans sergilersiniz. İşin daha da önemli yanı ise, bu gibi durumların sonunda geçirdiğiniz süreden ve yaptıklarınızdan memnun ve tatmin olmuş hissedersiniz. Yani kendinizi kaptırdığınız ve zaman duygunuzu yitirdiğiniz durumlardan bir haz duyarsınız. Bu da başlı başına yeteneklerinizi doğru kullandığınız zamanlarda başınıza gelen bir durumdur.

Bugün yeteneklerinizi kullanabildiğinizde, kendinizi mutlu hisseder ve aynı zamanda da başarılı olursunuz. Bu ayrıca Yaşama Bağlanma’nın da en önemli yollarından biridir. Hem kişiler, hem takımlar hem de organizasyonlar, güçlü yönleri üzerine bir yaşam kurguladıklarında, öncelikle kendilerini daha mutlu hisseder ve sonrasında da daha üstün sonuçlara ulaştıklarını farkederler.

Pozitif psikolojinin odaklandığı 3. Alan olan Manalı bir Yaşam Sürme ise insanların ancak kendilerinden daha büyük bir anlama hizmet ettiklerinde kendilerini daha tatmin dolu hissedeceklerini söylemektedir.  Bunun ne demek olduğunu anlamanız için size birkaç soru sorar;

 

Neden her gün yataktan kalkıp işe gidiyorsun?

Ve neden bu kimsenin umurunda olsun?

 

Cevabınız para kazanmak ise, yanlış cevabı verdiğinizden emin olabilirsiniz. Bu sorulara nihayetinde edineceğiniz çıktılarla değil (karlılık, daha fazla satış yapmak, para kazanmak,vs), gerçekleştirdiğinizde hizmet edeceğiniz anlamla cevap verebilirseniz manalı bir yaşam sürebildiğinizi anlayabilirsiniz. Bunu sadece kişiler değil, organizasyonlar da düşünmelidir. Hem müşterilerine hem de çalışanlarına benzer bir anlamı içeren mesajı vermede zorlanan şirketler, her iki tarafta da istikrarlı bir memnuniyet hissini yakalamada zorlanırlar. Örneğin Moviemax’i düşünün. Geçen sene dönen radyo reklamlarından hatırlayacaksınız; ¨Biz inanıyoruz ki bir film hayatınızı değiştirebilir. Ne dersiniz belki de o film Moviemax’tedir.¨ Ya da Apple’a bakarsanız, Apple’ın ¨sisteme kafa tuttuğu ve farklı düşünmeyi¨ teşvik ettiği mesajını algılarsınız, içeride de çalışanlarına, ¨korsan olmak varken neden donanmaya katılasın¨ mesajını veren yine aynı şirkettir. Zappos, ¨ayakkabı satıyorum¨ demek yerine ¨mutluluk dağıtıyorum¨ der ve içeride de işe aldığı çalışanlarına ilk haftalarda ayrılmaları için 2000$ teklif eder. Hizmet ettiği anlamı benimsemiş çalışanlar ile devam etmeyi hedefler ve onları da mutlu etmek için elinden geleni yapar.

 

Pozitif psikoloji alanı halen çok yeni bir alan ve heyecan verici birçok kavramdan bahsetmeye devam edecek. Son zamanlarda çıkan Esenlik Teorisi üzerine kurduğumuz Corporate Well-being Center’ı takip ederek de bizden bu konularla ilgili daha fazla bilgi almaya devam edebilirsiniz.

 

Mutlu ve esenlik dolu bir yaşam dileriz!

Özge KOCA